Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Fenerbahçeli olduğunu gizlememiş ve her zaman övünçle söylemiştir.

ATATÜRK'ÜN FENERBAHÇELİLİĞİ
Atatürk'ün silah arkadaşı ve Cumhuriyetimizin kurucularından İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker Hanımefendi; “Babamdan duydum; Atatürk bütün takımları severmiş, ama esasen Fenerbahçeliymiş! Atatürk ve babam, bütün takımları sever, ama ikisi de Fenerbahçe’yi desteklermiş her zaman. Babamdan bu gerçeği birçok kez duydum” demiştir.

ATATÜRK'ÜN FENERBAHÇE SEVGİSİ
Yıl 1918, aylardan Mayıs…
Gazi Mustafa Kemal, Filistin Cephesi”ne gitmeden önce birkaç günlüğüne İstanbul’da kalır.

BEN DE FENERBAHÇELİYİM!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Fenerbahçe Kulübü’ne gösterdiği özel ilgi, sevgi ve muhabbeti kesinlikle yadırgamamak gerekir.
Kulübümüzün o zamanlar Kuşdili’nde olan lokali; denize açılan bir dere ağzında bulunmasından dolayı Milli Mücadele döneminde Anadolu’ya erzak, silah ve cephane yollanan merkezlerden biri haline gelmiştir. Bu durum, işgal güçleri tarafından fark edilmiş ve lokal basılarak kulüp kapatılmıştır.
Yangın sonrasında gazeteler yardım kampanyaları açmış, Cumhuriyet Gazetesi her gün bağış yapanları adları ile yayınlamıştır.
10-12 günde yapılan toplam bağış miktarı 791 Lira iken Atatürk kendi maaşından 500 Lira göndermiş ve bağışlar bir anda 1300 Liraya çıkmıştır.
Aziz Atatürk 57 yıllık yaşamında ilk kez bir spor kulübünün balosuna katılmıştır. O da Fenerbahçe’nin yaz balosudur.
1960’lı yıllara değin Kalamış’ta, ünlü Belvü Oteli ve gazinosu vardı.
Fenerbahçe burada üye ve mensuplarına balolar düzenlerdi.
1927 yılındaki yaz balosunu, o sıralar İstanbul’da olan Atatürk yine koyu Fenerbahçeli 3. Kolordu Komutanı Şükrü Naili Gökberk Paşa ile birlikte onurlandırmış, bu baloda Fenerbahçelilerle geç vakitlere kadar sohbet etmiştir.
Fenerbahçelilerin bu yaz balosu, 57 yıllık o kısacık ömründe Atatürk’ün gittiği tek spor kulübü balosudur.
(Bu anekdot sonraki yıllarda Kulübümüze Başkan olan Şükrü Saraçoğlu tarafından nakledilmiştir.
Yine Şükrü Saraçoğlu’nun anlattığına göre, şöyle bir olay da yaşanmıştır:
“1928 yılının Ağustos ayında Galatasaray ile kazananın Ata’nın bir büstünü müzesine götüreceği özel bir maç yapıyorduk (Gazi Büstü Kupası). Bu maç Taksim Stadı’nda 10 Ağustos günü oynandı. Atatürk o sıralar İstanbul’da idi. Gündüz Büyükdere’de bir milletvekili arkadaşının yazlığına konuk olan Atatürk, akşamüstü Dolmabahçe Sarayı’na geri dönmüştü. Henüz akşam sofrasına geçilmemişti. Atatürk sohbette sözü o günkü maça getirerek, Akşam Gazetesi Sahibi, Sivas Milletvekili ve Galatasaray Kulübü Başkanı Necmettin Sadak’a sordu: "Bugünkü maç ne oldu?" Sadak’tan önce yine bir Galatasaraylı olan Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati yanıt vermek istedi. Gazi, ona; "Sen dur, sana sormadım." dedi. Bunun üzerine Necmeddin Sadak "3 - 3 berabere bitti Paşam" diye yanıt verince Atatürk, Sabri Toprak ve Vasıf Çınar Beylerden oluşan iki Fenerbahçeli konuğuna doğru; "Ya öyle mi, zaten burada da 3-3 berabereyiz!.." dedi. Çünkü Necmettin Sadak, Mustafa Necati’den başka orada bulunan Ruşen Eşref Ünaydın da Galatasaraylı idi.. Hemen arkasından da merakla kendisine bakan karşısındaki Galatasaraylılara “Anlamadınız mı!” dercesine bir nazar atfederek şu tarihi cümleyi söyledi: "Ben de Fenerbahçeliyim!.."
Ulu Önderimiz Atatürk, büstlerinin ve heykellerinin bulunduğu yerler konusunda çok hassastı. Gösterişli törenlerle yurdun dört bir yanını büstler ve heykellerle donatmak, belli ki o eşsiz kahramana ters geliyordu. Hayatı boyunca bu tip davranışları özendirmemiş, uygun bulmamıştı. Ona göre fikirleri özümsenmeli ve devrimlerinin bekçisi olunmalıydı. Ancak bu konudaki ayrıcalıklardan birini Fenerbahçeliler yaşadı.
Yöneticilerimizin 1 Haziran 1934 günü stadyumumuza ant içerek bir büstünü koymak için istediği izni, bizzat Atatürk kabul etti ve olur verdi. Böylelikle Fenerbahçemizin stadı, Atatürk’ün büstünün konmasına izin verdiği tek stadyum olma özelliği ve onurunu hala taşımaktadır.
Savaştan, işgalden, yokluktan çıkarıp, imparatorluğun küllerinden bağımsız, yepyeni, çağdaş bir ülke yaratan Gazi Mustafa Kemal Atatürk hepimizin ortak değeridir. Bu eşsiz insanın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne gösterdiği sevgi ve özel ilgiyi, yani Kulübümüzün taraftarı olmasını kimse yadırgamamalı ve kıskanmamalı.
Sonuçta Atatürk’ün de herkes gibi duyguları, tutkuları, sevgileri olmasından doğal ne olabilir?
O büyük insan, kendini halkından soyutlamamış, dört duvar arasına hapsetmemiş, hayatı boyunca halktan biri gibi davranmış ve yaşamış bir önderdi.
Tüm bunlar onun Türk gençliğini, Türk sporcularını çok sevdiğini gösteriyor.
Zaten Türkiye Cumhuriyetini gençlere emanet edişinden de, bu özel sevgi ve güven anlaşılabilir.



